Yüzde 50 oy alarak Başbakan olan Ahmet Davutoğlu, Saray’ın baskılarıyla görevini bırakma kararı aldı.
Hangi açıdan bakılırsa bakılsın ilginç bir gelişme; bir o kadar da olağan…
Bülent Arınç’tan Abdullah Gül’e kadar yüzlerce evladını harcayan bu davanın (!) Ahmet Davutoğlu’nu harcamasına nedense hiç şaşırmadık.
Ancak, AKP’lilerin bu karar sonrası şaşkın olduklarını söylemeye gerek yok.
Kimisi ‘Reis’in bir bildiği vardır,’ diye kendini avuta dursun çoğunluk gidişatı pek de iyi görmüyor.
O kadar yolsuzluk, rüşvet olayları olmuş, ülkenin altı üstüne getirilmiş, terör hortlatılmış, ülke tımarhaneye, açık hapishaneye dönüşmüş, derin devlet kalıntıları aklanmış, milletin malına çökülmüş, yola çıkılanlar yolda bulunanlarla değiştirilmiş, daha da önemlisi İslami değerlere, dindarlara karşı kirli bir savaş başlatılmış olduğu halde en ufak bir tepki bile vermeyenlerin Başbakan’ın Cumhurbaşkanı tarafından kovulması sonrası en azından şaşkınlıklarını dile getirmesi bile iyi bir gelişme.
Bizler gidişatın iyi olmadığını uzun zamandır dile getiriyoruz.
Çocuğunu Türkiye’de TRT’de, AA’da veya bir başka kurumda işe yerleştirmiş olan Kanadalı Türklerin iyimser yaklaşımları da bu durumu değiştirmez.
Dün bizi vatan haini ilan eden akıl, yarın en ateşli AKP sempatizanlarını da hain ilan edecek.
Bunun belirtilerini Reisçiler (R.T. Erdogan) ve Hocacılar (A. Davutoğlu) diye ayrışmasından rahatça anlıyoruz.
Cemaat’e yapılanların benzeri Hocacılara da yapılacak.
Şimdiden mazlumlar ligine hoş geldiniz diyoruz. Ancak mazlum olmanız masum olduğunuz anlamına hiç gelmiyor.
Davutoğlu’nun da büyük katkılarıyla birkaç yıl öncesine kadar örnek gösterilen ülke bugün cehenneme dönüştürülmüş durumda.
Ülkeden kaçan kaçana, kaçamayan da âdeta neden kaşın kara, gözün ela denilerek içeri tıkılmakta.
Nüfusun yarısı endişeli, diğer yarısı paralel masallarla uyutulmuş, uyuşturulmuş.
Hiç olmazsa yılda bir defa da olsa gitmek için can attığımız cennet vatanımız, cinnet vatan olmuş.
Kanada’da yaşayan, Cemaat’le doğrudan ya da dolaylı olarak ilişiği olanlar da artık Türkiye’ye gidemiyorlar artık.
Bir gazeteci olarak ben de biletleri alınmış olduğu hâlde eşim ve kızımın Türkiye ziyaretini iptal etmek zorunda kaldım.
Ak Parti ile hayal ettiğimiz ülke kesinlikle bu değildi.
Eminim AKP’liler de böylesini hayal etmemişti.
Ancak ister basiret bağlanması deyin, ister güce tapma, zalime ve zulme en büyük desteği veriyorlar.
Er ya da geç her biriniz kısa bir süre sonra ne tür bir belanın destekçileri olduğunuzu anlayacaksınız.
Eğer Ahmet Davutoğlu’nun destekçisi iseniz bunu anlamak için fazla bir zaman beklemenize gerek kalmayacak.
Camilerde bulunmaz!
Gazete olarak Ak Parti’nin politikalarını desteklediğimiz zamanlarda Kuzey Amerika Millî Görüş Teşkilatı’na ait Anadolu İslam Merkezi Millî Görüş’ün partisi Saadet Partisi’ni desteklerdi ve Ak Parti’den nefret ederdi. Bu yüzden 2013 yılına kadar toplum ile ilgili hiçbir etkinlikte, toplantıda, gösteride yoktular. Canadatürk’ü de Ak Parti destekçisi diye Merkez’in içinde bulundurmazlardı. Biz gazete koyardık onlar kaldırırdı. 2013’te Cemaat’in paralel ilan edilmesinin ardından birden AKP’ye geçiş yaptılar. Bu öyle bir geçişti ki 1 Kasım seçimlerinde Saadet Partisi’ne Kanada’dan sadece bir tek oy çıktı. Bu sefer de Canadatürk, AKP karşıtı yayın yapıyor diye Merkez’e alınmıyor.
Diyanet’in imam görevlendirdiği Pape Camisi ise tam anlamıyla bir AK Cami oldu. Camiye bıraktığımız gazeteler atılmaya başlandı. Yetmedi, Yönetim Kurulu kararıyla camiye ‘Lütfen Gazete Bırakmayınız’ yazısı asıldı.
Fatih Camisi ile gazete olarak bir sorunumuz olmadı. Ancak Cami cemaatinden aile dostumuz sandığımız bazı kişilerin hakaret ve küfürleri sonrası Cami için sıkıntı olmasın diye gazete bırakmamaya başladık.
Montreal’de bulunan Türk Kültür Merkezi’ndeki Yunus Camisi’ni de AK Cami olarak adlandırabiliriz. Cami girişine koyduğumuz gazeteler hemen çöpe gönderiliyor.
2013 sonrası açılan Ak Cami’leri saymaya gerek yok. Bırakın gazeteyi, biz kendimiz bile giremiyoruz.
2013 öncesi Canadatürk camilerde baştacı edilir, her türlü etkinliklerine özel davet edilirdi.
Cami cemaati için değilse bile cami yöneticileri için tehlikeli yayınlar yapmaya başladık demek ki!
Nereden nereye…